20 Temmuz 2007 Cuma

KİMLERE OY VERMEYECEĞİM, NEDEN?

Yazan: TUFAN DİNARLI

Genel seçimler geldi, pazar günü herkes oyunu kullanacak, önümüzdeki beş yıl için bizi yönetecek olan insanları seçeceğiz, gerçi çarpık seçim sistemi bizi temsil edecek olanları meclise sokmayabiliyor ama bu seçimler biraz farklı olacak gibi.

Bu seçimlerde yaşı 18’i doldurmuş pek çok genç arkadaşım oy kullanacak, onların okuduğu tarih kitaplarında Türkiye nin yakın tarihi 1950 li yıllarda bitiyor bundan dolayıda pek yakın tarihi bilmiyorlar.

Ben Aydın ilinde oyumu kullanacağım, yazımı okurken bunu dikkate almanızı öneririm.

Bugünkü yazıma biraz yakın tarihte yaşadığımız olaylardan söz ederek başlamak istiyorum. Hem bir hafıza turu olur hem de oy verirken nelere dikkat edeceğimi anlatmış olurum belki okuyanlara da faydası dokunur.

HANGİ PARTİLERE OY VERMEM, NEDEN?

Yaşadıklarımızı kısaca hatırlatmak için AKP nin son dört buçuk yılda yaptıklarını ve neden oy vermeyeceğimi, geçen gün yazdım (*)

Bugün GP’den Başlayayım

GP ye neden oy vermeyeceğim, efendim genel başkanı yakışıklı imiş eh! doğru vallahi hani artist mektebine oyuncu seçimi olsa, hemen oy verirdim ama bu milletvekili seçimi, görsellik yetmiyor ki.

ABD yi dolandırmış eh! Bu da doğru, şimdi “ne olmuş da dolandırmış sanki diğerleri yapmıyor mu?” diyenlere sadece şunu diyebilirim, yani bu söz bile “ulan elime fırsat geçse bende yaparım” gibi bir mantık içeriyor ki, bana uygun düşmeyen bir yaklaşım biçimi,

Dün ABD yi dolandıran yarın Türkiye’yi dolandırır diyeceğim ama diyemiyorum çünkü dün hem ABD yi hem Türkiyeyi zaten dolandırıp kaçtı ailesi.( İmar Bankası, Adabank, ÇEAŞ, Metaş, Kepez, Ofşor Hesaplar, olmayan hazine bonoları ama var olan bono mağdurları vs.)

Efendim zengin miş doğru da, o kadar dolandırıp soyan birisinin fakir olması zaten beklenemez öyle değil mi?

Hani kendisi yargılansın bu işlerde bir suçu olup olmadığı hukuken ortaya çıksın, eh! o zaman yeniden mercek altına alabilirim.

Biz siyasetteki kirli siyasileri temizlemek için uğraşırken kirli elli insanları siyasete sokmanın gereği yok.

Demokrat Parti’ye (DP) ye Neden Oy Vermeyeceğim?

Yukarıda siyaseti temizlemekten söz ettim de aklıma geldi hani şu “Karanlık İçin Bir Dakika Aydınlık” kampanyasını hatırlayan var mı? Hükümette kim var dı? da içişleri bakanı kim di de ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa trafik kazası sonucu bir bakan istifa etmiş ti de hatırladınız mı? Kim di?

Mehmet Ağar dediğinizi duyar gibi oluyorum, evet doğrudur, şimdi ki DP genel başkanı olan kişi, zamanında Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı yapmıştı da bu süre içerisinde Türkiye de faili meçhul 17000 -yazıyla onyedibin Aydın, Solcu, Kürt- kişi ölmüştü ve hâlen failleri meçhul

Kayıtlara geçen, faili meçhuller bunlar, hani şöyle yaklaşık bir hesap yapsak Söke nüfusunun neredeyse dörtte biri kadar insanın akıbeti meçhul

Ama ne olmuştu, Susurluktan sonra bu faili meçhuller bıçak gibi kesilmişti. Ve 28 Şubat darbesiyle de kampanya bitirilmişti.

Evet, bu askeri darbeler zaten hep suçlulardan hesap sormayı engelliyor ilk olarak.(bkz Tahsin Şahinkaya örneği vd.)

O dönemde ülkeyi yöneten Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın ve İç İşleri Bakanı Mehmet Ağar dan henüz bu konuda hesap veren olmadı

Gördüğünüz gibi siyaseti temizlemek kolay olmuyor, sanırım yukarıdaki açıklamalar DP ye neden oy vermeyeceğimi yeteri kadar anlatmıştır.

MHP ye oy vermeyi zaten düşünmem bile, yıllarca Solcuların kanı üzerinden siyaset yapan bir siyasi parti şimdi de Kürt'lerin kanı üzerinden siyaset yapmayı hedeflemiş bunu ilan ediyor, ben barışsever bir insanım siyasetin politika ile barış içinde yapılmasına tarafım bundan dolayı da bu parti benim için bir tercih bile olamaz

Evet, şimdi gelelim yıllardır zaten sol gösterip sağ vuran bir partiye sırada CHP var;

Sol bir parti nasıl olmalıdır, insan haklarına saygılı, toplumsal barıştan yana olan, toplumun daha ileri gitmesi için sosyal gelişimini sağlamayı hedefleyen, siyaseti sivillerin(ama elbisesi sivil değil kafası sivil olanların) yapmasına zemin hazırlayan, darbeleri desteklemeyen –aksine onlara karşı durup hesap soran- bir parti olmalıdır,

Peki bu yukarıda saydıklarımın hangisi CHP ye uyuyor, HİÇBİRİSİ.

Burada sözü başka bir partinin seçim bildirisine bırakmak istiyorum:

“CHP'YE OY VERMEYİ DÜŞÜNENLER SÖZÜMÜZ SİZE!

- Oy vermeyi düşündüğünüz parti, "oyları bölmeyin CHP'yi destekleyin" demektedir. CHP'nin oy istedikleri solculardır. Ama CHP solcu bir parti değildir. CHP yıllardır solun oylarını çalmaktadır. CHP oy hırsızı bir partidir.

Zorunluluktan oy vermeyi düşündüğünüz CHP’ye verilecek oylar boşa gidecek. CHP’nin bu gidişata dur deme, bazı şeyleri değiştirme iddiası yok. Tam tersine, CHP bugünkü düzenin korunması için oy istiyor, toplumdaki değişim arayışını din tüccarı AKP’ye terk ediyor.”

Yukarıda yaptığım alıntı, TKP nin seçim için dağıttığı broşürden,

Burada yazılanların hepsine katılıyorum ve yukarıda yazdıklarımdan dolayı da CHP’ye oy vermiyorum

Şimdi bu yazılarını yayınladım diye zannetmeyin ki TKP ye oy vereceğim, öylesine çantada keklik bir durum yok, eleştiriye devam:

SIRADA SOL PARTİLER VAR:

ÖDP ile başlayayım “hepimiz ayrı pencereden aynı gökyüzüne bakıyoruz o halde birleşelim” diye başladılar, ama herhalde içeri giren ışığı çok gördüler ki bütün pencereleri birer birer kapatıp yine tek bir pencereden, üstelik bu sefer şaşı bakmaya başladılar.

Hatta şaşkınlıkta kantarın topuzunu öyle bir kaçırdılar ki;

İkinci kez Genel başkan seçtikleri Ufuk Uras, seçimlere bağımsız katılınca onu seçen parti meclisi onu görevden alarak ceza vermeye kalktı ama durum komik bir hal alınca karar eskiye uygulanmaz dendi, şimdi Ufuk Uras bağımsız milletvekili adayı ama ÖDP ayrıca seçimlere katılıyor, su solcuların şaşkını hak'katen de bir şaşkın oluyor yani

Bu durumda bu partiye de oy veremiyorum ne yazık ki, diğer pencereleri de açarlarsa bir ihtimal o zaman ayrıca değerlendirmek gerekir.

Evet, sırada, Aydın ilinde seçime katılan, gerçekten sol da olan tek parti ile sol bağımsız aday kaldı.

TKP ve bir de, sosyalist platformu oluşturan DTP, EMEP ve SDP’ nin desteklediği Bin Umut Aydın Bağımsız Milletvekili Adayı Tacettin Karagöz

Peki, ama yukarıda TKP ye de oy vermeyeceğimi yazmıştım, nedenini anlatayım efendim.

Biraz daha yukarıda barışsever bir insan olduğumu yazmıştım, TKP ile ilgisi ise bundan bir süre önce yurtsever cepheyi kurdular.

Ve yıllarca Milliyetçi Cephelerden çekmiş bir kuşağın insanı olarak bu cepheleşme işi beni her zaman rahatsız etmiştir, hep aklıma şu sorular gelmiştir cephe varsa savaş ve düşman da vardır kim peki, neden düşman, farklı fikirleri taşıdığı için mi? farklı fikirlere neden tahammül edemiyoruz solcuların hoşgörülü olması gerekmez mi?

Bütün bu sorularla bu seçim de, İLKESEL olarak TKP ile yollarımız ayrılmış oluyor,

Gerçi bizim insanımız bu ilkeli tartışma konusuna biraz mesafelidir, şöyle ki sağ partiler yıllardır, vatan-millet edebiyatı yaparla da sonra vatanı satarlar, milleti soyarlar, bankaları batırırlar, kriz çıkarırlar, halkı yoksullaştırırlar, işte yukarıda ki örnekleri gördüğünüz gibi insanlarımız hırsızlara bile oy vermeyi düşünürlerde,

Ancak, solcular biraz tartıştımı bizim insanımız “-yahu bunlar yine kavga ediyor” der ve oyunu koşarak sağ partilere verir (bakınız bundan önce yapılmış seçimler…).

Evet, CHP ye oy vermek zorunda kalanlar ve vicdanen vermek istemeyenler, gerçekten sol bir partiye oy vermek isteyenler için alternatif siyasi partinin şimdilik TKP olduğunu söyleyebilirim.

Şu adil olmayan ama bir türlü kaldırılamayan %10 barajından dolayı diğer partiler hakkındaki düşüncelerimi yazmıyorum.

BAĞIMSIZLAR İÇİN BİRKAÇ SÖZÜM VAR;

Karşılaştığım veya seçim broşürünü gördüğüm adaylar arasında, seçilirse ne yapacağını yazan kimseyi görmedim, herkes kendini tanıtan bir broşür bastırmış, tamam, bu gerekli ama yeterli değil,

Yaygın medya bağımsızlar yokmuş gibi hareket ediyor ve onlarla ilgili pek az haber yapılıyor bu da bağımsızların kendilerini tanıtmalarını zorlaştırıyor, ancak yine de oy vereceğim insanın meclise gittiği zaman ne yapacağını ve ne tavır alacağını da bilmem gerekir ki düşüncelerini beğenirsem oy vereyim, beğenmezsem ve de seçilirse de “neden?” diye hesap sorayım? Öyle Genç Parti gibi “okuyan yok ki” dememek lazım, Pek ala okuyan da var hesap soran da.

SONUÇ OLARAK

Evet, efendim buraya kadar yazımı okuyarak sabırla geldi iseniz şimdi bütün bunlardan sonra seçimlerde kime oy vereceğimi merak ediyorsanız söyleyeyim; henüz karar veremedim.

Yukarıda yazdıklarım kimlere neden oy vermeyeceğim ile ilgili idi, şimdi ise karar vermek için neleri dikkate almam, hangi İLKE’lerle hareket etmem gerektiğini biliyorum.

Öncelikle oy vereceğim adayın, toplumda, çatışmayı değil barışı destekleyen bir aday olmasını istiyorum, yani açık ve net bir şekilde BARIŞ’I SAVUNMALI,

İkinci olarak sadece barışı savunması ve desteklemesi de yeterli değil aynı zamanda SAVAŞA DA KARŞI OLMALI,

Son olarak, İNSAN HAKLARINA SAYGILI, DEMOKRAT, DÜRÜST, NAMUSLU OLMALI

Ben oyumu bu özellikleri taşıyan kişi ya da partiye vereceğim, ancak son ana kadar bu konuda ikna olmazsam oyumu boş olarak vereceğim.

(*) 13 Temmuz tarihli Gerçek gazetesi, ”Mağdurum, mağdursun, mağdur. AKP nereye kadar?” başlıklı yazım.

4 Haziran 2007 Pazartesi

NAZIM HİKMET ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ANILDI

“Sevdalınız komünisttir,

on yıldan beri hapistir,

yatar Bursa kalesinde.”

Nazım Hikmet’in “Yatar Bursa Kalesinde ” şiiri böyle başlar yaşamı boyunca komünist olarak kalmış olan Nazım Hikmet, Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara Hükümeti tarafından pasif bir göreve atanmış, daha sonra yanlışlara yaptığı muhalefet yüzünden yurt dışına kaçmak zorunda bırakılmış. Cumhuriyet kurulurken "demokrasi" unutulduğu(!) için Türkiyeye geldiği yıllarda yazdığı “şiirleri” yüzünden “düşünce suçlusu” olarak yıllarca hapislerde yatmıştır.

.....

“Hapis ammâ, zincirini kırmış yatar,

en âlâ mertebeye ermiş yatar,

yatar Bursa kalesinde.”

......

Ama, Nazım’ın

“Memleket toprağındadır kökü,

Bedreddin gibi taşır yükü,

yatar Bursa kalesinde.”

.......

Evet kökü memleket toprak’ında olan Nazım ustanın Geçtiğimiz pazar günü - 3 haziran- ölüm yıldönümü idi.

1963 yılında Moskovada ölen usta geçtiğimiz günlerde Söke de Eğitimsen Söke Temcilciliği tarafından üç yıldır yapılan ve artık nerdeyse geleneksel hale gelen bir etkinlikle anıldı.

Bu yıl ki etkinlik, her yıl olduğu gibi, tamamen amatörler (dikkat! acemiler değil, amatörler ) tarafından hazırlandı, bunların arasında öğretmenler, tiyatrocular ve öğrenciler vardı.

Bu yılki etkinliği izleyemeyenler yada gelipte yer bulamadığı için geri dönenler de oldu (-ki bu arada istek olursa, belki gecenin tekarı yapılabir.) Nazım Hikmet’i ölüm yıldönümünde anma etkinliki sinevizyon gösterisi ve canlı performansların birlikte sunulduğu bir görsel şölen şeklinde geçti

Etkinlik için gelenler öncelikle Ayfer Özcanyüz, Birgül Bağcık ve Gültekin Rüzgar’ın resim çalışmalarını izlediler ardından ise, yaklaşık elli dakika kadar süren anma etkinliği izleyen bu oldukça kalabalık topluluk, gösteri bitiminde ise düzenleyenleri ayakta alkışladı.

Etkinlik Eğitim Sen Söke Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın Kolları Başkanı Sevay Açıcı Akkan’ın açılış konuşması ile başladı ve Nazım’ın hayatı hakkında bilgiler verdikten sonra etkinliğe katkıda bulunanlara teşekkür ederek konuşmasını bitirdi ardından sinevizyon gösterisi yapıldı ve şiirler okundu.

Burada bir noktaya değinmekte fayda var Eğitim Sen “katkıda bulunanlara teşekkür etme” kısmını artık dikkatli bir şekilde yapıyor ancak başka bazı etkinliklere bakıyorum da, bu katkıda bulunanlara teşekkür etmek kısmı genellikle es geçiliyor veya hızlı geçiliyor, neden diye sorunca da aldığınız yanıt genellikle, “izleyici bunun uzun olmasını pek sevmez”, şeklinde bir cevap veriliyor. O zaman izleyiciye bir kaç söz söylemek gerekiyor;

Katkıda bulunanların tamamı bu işi gönüllü bir şekilde yapıyor, hiç bir karşılık beklemeden ve kendine ait zamanı başkalarına ayırarak, aslında büyük bir özveri de bulunuyor, yaşama sadece izleyici olarak değil ayrıca üretici olarak da katılıyor ki, bu en önemli kısım, bunun için izleyenlerin, en azından bu harcanan emeğe saygıdan dolayı katkıda bulunanlara teşekkürü mutlaka dinleyip, kimlerin ürettiğini öğrenmesi ve onları desteklemesi açısından yararlı olduğunu düşünüyorum –ki bu isimler okunduktan sonra küçük bir alkışla bu kişileri de desteklediklerini gösterebilirler-

ve tabi daha da güzeli siz de katkıda bulunun sizinde isiminiz teşekkür kısmında okunsun.

Bu dinletide şiirleri Nurcan Erdoğan, Fatih Erdoğan, Alper Esin, Özge Esin, Songül Yılmaz ve Yılmaz Tağaç okudular, sinevizyon gösterisini Mesut Çağlar hazırladı, dramatizeyi ise Söke Belediyesi Şehir Tiyatrosu Oyuncuları ile yönetmenleri Hüseyin Akkaya canlandırdı

evet katkıda bulunan herkese tekrar teşekkürler deyip Nazım’ın “yatar bursa kalesinde”şiirinin son kıt’ası ile bitirelim;

........

“Yüreği delinip batmadan,

şarkısı tükenip bitmeden,

cennetini kaybetmeden,

yatar Bursa kalesinde.”

30 Ocak 2007 Salı

"Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz"Ya da Hepimiz Savaşa Karşıyız?

Hrant dinkin cenazesinde onbinler "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" diye bağırınca, mhp liler ayağa kaltılar “vay bu kişiler şehit cenazelerinde neden yok” “orada niye böyle bağırmıyorlar” diye, oysaki bu kadar kızmalarına gerek yok bu kişiler her yıl dünya barış gününde de “savaşa hayır!” diye bağırıyorlar oradada mhpliler yok, bu yıl dünya barış gününe sizlerde katılın hep beraber “savaşa hayır, barış hemen şimdi!” diye bağıralım ki hem sesimiz daha gür çıksın hemde cenaze arkasından yürümek zorunda kalmayalım

Sloganın ortaya çıkışı hakkında bilgi:


Sloganın tarihini Hürriyet Gazetesi yazarı Hadi Uluengin de, cumartesi günü köşesinde anlattı:

Ulusumuz için ne denli bir onur ve ne denli bir asalet madalyasıdır ki, Hrant Dink'in katlinden beri alnımız "hepimiz Ermeniyiz" sembolüyle pırıldıyor. Aslında, yukarıdaki simgeselliğin kökeni 1943 Ekimine uzanır. Çünkü o tarihte Hitler Almanya'sı, Danimarka halkının ve hükümetinin 1940'taki işgal başından beri Nazilere teslim etmeyi reddettiği Yahudileri mutlaka toplamak kararı aldı. Operasyonları kolaylaştırmak için de, gamalı haç boyunduruğu altındaki diğer yerlerde olduğu gibi, ilk iş olarak Musevilerin göğüslerine sarı Davudi yıldız yerleştirilmesini istedi. Berlin özel temsilcisi Werner Best bunu Danimarka Sarayı'na bir ültimatom olarak sundu.Fakat, pes etmek ne kelime ve tam tersine, Kral 10. Kristian derhal meydan okudu. İşgalci komutana, böyle bir durumda kendisinin ertesi sabahtan itibaren Davudi yıldız dikilmiş resmi üniformayla Kopenhag sokaklarında yürüyüşe çıkacağını bildirdi. Taçlı devlet yöneticisinin yukarıdaki tavrı duyulur duyulmaz da, zaten hiçbir şekilde Nazilerle uzlaşmamış olan ülke ahalisi şu slogan etrafında birleşti: "Hepimiz Yahudiyiz"!