17 Aralık 2008 Çarşamba

HAVADA UÇAN AYAKKABI


Gazetecinin pabucu Bush doğru giderken ABD savaşı aslında şimdi kaybetti

Çünkü Bush eğildi, kendini korumak için eğildi ama fark etmez bütün Irak halkı ve Dünya tv lerden bu görüntüyü izledi ve anladılar ki Bush da olsa fark etmez tehlike karşısında ABD nin deyimi ile “kartal bir” bile olsan eğiliyormuşsun.

Aslında ıraklıların sevinci bundan ileri geliyor, şu an ülke hala işgal altında, daha uzun mücadele ve kavga verilmesi gerekiyor ama
Savaşın “moral” üstünlüğü ırak halkına geçti, çünkü dünyanın en büyük ve güçlü devletinin başkanını eğilirken gördüler, doğrudur kendini korumak istedi ve içgüdüsel olarak eğildi ama meselede bu ya “kendini korumak” demek ki süper güç bile olsan kendini “koruman” gerekiyor, yani “dokunulmaz” değilsin.
Sanırım gazetecinin ikinci ayakkabısını fırlatma sebebi de bu olsa gerek o da Bush un eğildiğini gördü ve bundan cesaret alarak ikinciyi fırlattı.

Iraklılar TV de bunu gördüler, bu herkesin bildiği hikâyede ki gibi çocuğun “kral çıplak” diye bağırması gibi bir şey ve birden herkes kralı çırılçıplak olarak görür,
Bir ıraklı için durumu bu görüntülerden sonra şöyle özetleyebiliriz “dünyanın efendisine dokunabiliyorsa artık her şey mümkün!”

Bundan dolayıdır ki bana kalırsa ABD Irak savaşını asıl şimdi kaybetti,

Oysa işgalin nasıl başlayıp bittiğini hatırlarsınız, bizim meclisin teknik bir hata sonucu izin vermediği Irak işgali Kuveytten başlamıştı Umr Kasr ve Basra kentleri günlerce işgale direnmiş burada direnişi kıramayan ABD çölden ilerlemiş ve asıl işleri ülkesini ve Bağdatı savunmak olan ancak bunun yerine kendini düşmana satan üst düzey generaller vasıtasıyla bir tek kurşun bile atmadan 19 Mart 2003 de Bağdata girmişti

Ve bütün dünya Firdevs meydanındaki saddamın heykelinin yıkılışın tv den izlerken elinde ayakkabı ile saddamın heykelinin kafasına vuran bir çocuk gözlere takılmıştı,
İronik değil mi?
O gün ayakkabısı ile Saddamı uğurlayan Irak şimdi de başka bir ayakkabı ile Bush u (hem Irak’tan hem de ABD başkanlığından) uğurluyor.
Bir başka ironi ise Irakta kitle imha silahları var onları yok edeceğiz diyerek dünya kamuoyuna tv kanalları vasıtasıyla yalan söyleyerek Irakı işgal edenlerin yine tv vasıtasıyla –genel geçer bir deyişle- “karizmayı çizdirmeleri”

Şimdi gazeteciyi kınayan gazeteci kuruluşları var, bizim açımızdan bakınca yaptığı yanlıştır demek mümkün, bir gazetecinin en etkili silahı kalemidir, gazeteci objektif olmak zorundadır, bir gazeteci herhangi siyasi parti üyesi olamaz.

Gazetecinin güvenilir olması ve sözünün dinlenmesi için, dik durmalıdır, dik duranların yanında olmalıdır, iktidarın hükümetin ya da belediyenin yanında olamaz, normal şartlarda bunların hepsi doğrudur;
Ama ya ülkeniz işgal altında ise…

ABD Irakı işgal etti, şimdi ayakkabıyı fırlatan ıraklı gazeteci Muntadar Al-Zeidi nasıl diyebiliriz ki “senin en etkili silahın kalemin” kardeşim “yaz işte…”
beş yılda bir buçuk milyon ıraklı öldürülmüş, “yaz” demek, bu sözler yeterli kalır mı?

Düşünün ilk kurşunu sıktığı söylenen gazeteci Hasan Tahsine ne diyebiliriz…

Ve havada uçan ayakkabının bize de öğrettiği bir ders var.
İşgal altındaki bir ülkede bile ABD gazetecileri “bu bizden” “bu değil” diye ayırmıyor, yani “akreditasyona” tabi tutmuyor, yani işgal edilmiş Irak topraklarında gazetecilerin Türkiye de olduğundan fazla özgürlüğü var.

Türkiye de muhalif gazeteciler Başbakan Erdoğanın emri ile Başbakanlığı alınmaz iken Irak ta, muhalif bile olsa ABD Başkanı Bush un basın toplantısına girebiliyor.
Bu da bizim dersimiz.
Ve mizah;
Başbakana ayakkabı meselesini sorumuşlar cevap olarak “hamdolsun ayakkabı Bush’u teğet geçti” demiş