24 Aralık 2013 Salı

"Devletle görüşmelerimiz olumlu geçiyor."

Öcalanın bu sözleri ne anlama geliyor, bugüne kadar hükümet ile görüşmelerin sürdüğünü söyleyen öcalan bu defa imralı adasını ziyaret eden yeğeni ve kız kardeşi aracılığı ile verdiği mesajda "Devlet heyeti ile görüşmelerimiz devam ediyor. Bu son görüşmelerimiz olumlu geçiyor” dedi.

Öcalanın görüşmelerin devlet ile sürdüğünden söz etmesi hükümet devreden çıktımı sorusunu akla getiriyor.

Barış görüşmelerinin erdoğandan başka birisi ile yürümeyeceğini düşünen BDP hükümetin yolsuzluk suçlamaları ile başının dertte olduğu bu günlerde herkes hükümete yükleniyor iken, BDP'liler yolsuzluk ile ilgili konulara girmiyor hükümeti zora düşürecek beyanlarda bulunmuyordu. Ancak öcalan tarafında yapılan en son açıklama barış görüşmelerinde muhatapların değiştiğini gösteriyor. artık devletin bu görüşmeleri yürüttüğü ve olumlu bir şekilde ilerlediği ilan edilmiş oluyor.

Birkaç gündür medyada yer alan öcalan fotoğrafları ile birlikte değerlendirip bu açıklamanın olası sonuçları neler olur derseniz. Erdoğan oldukça zor durumda kalır bu güne kadar yolsuzluklar konusunda sesini çıkarmayan BDP, Öcalanadan gelen bu açıklama ile bundan sonraki sürecin devlet tarafından yürütüleceğini ve hükümetin yani erdoğanın devre dışı kalsa bile sürecin devam edeceğine ikna olur ise bunun sonucunda ise yolsuzluklar ile zaten yıpranan erdoğanın karşısına çıkar.


18 Aralık 2013 Çarşamba

Yolsuzlukları Ortaya Çıkarırken Nelere Dikkat Etmeli

Yolsuzluk operasyonları hakkında ilkkez konuşan başbakanın ağzından cemaate savaş ilanı çıktı.

Devlet içinde devlet diyerek cemaati suçlayan başbakan bu yapının temizleneceğini söyledi.

Güzel yiyin birbirinizi ama bir kaç noktaya dikkat edin lütfen:

1.hergün bir yolsuzluk ortaya çıkması insanın ister istemez sinirlerini bozuyor, yolsuzlukları ilan etme işini lütfen haftada bir yapın bizde sindire sindire izleyelim

2.yolsuzluk açıklamalarını mümkünse cuma beşten sonra yapın mübarek birgün de hırsızları açıkladığınız için iki kere sevaba girersiniz, hemde borsa kapanmış olur dürüst insanlar zarara uğramazlar.

3.mümkünse çaldığınız çırptığınız paraları yerine koyun, malum yetim hakkı....

4.dışarıda mihrak aramaktan vazgeçin bildiğiniz gibi bir atasözümüz ne der "her ağacın kurdu kendinden olur"

5.bütün bu yolsuzluklar falan bittikten sonra e bi zahmet istifa edin, hala devam ederseniz biraz ayıp olur yani

haydi bir test yapalım...

İnsanları testten geçirmenin iki olası sonucu vardır.
Birincisi yaptığınız testten kalabilir ve siz geçerseniz.
İkincisi ise yaptığınız testten geçebilir ama yaptığınız testten geçecek kadar akıllı ise onu denediğiniz için sizi bırakacak kadar da akıllıdır. Bundan dolayı  testi geçen bir kişiyi kazandım derken kaybeden oluverirsiniz.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Bir Kaset Skandalı ve Chp Aydın İl Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Akkentli İle Konuşmamız

    Geçtiğimiz günlerde Söke Ekspress Gazetesinde yayınlanan bir haberin altına eleştiri yazısı yazmıştım. (haberi bu linkten okuyabilirsiniz http://www.sokeekspres.com/Haber/9672-toyran-chp-ye-uyelik-basvurusunu-yapti.aspx bu yazıda şöyle demiştim:


"Rezillik üzerine Murathan Munganın bir sözü var "bu ülkede herşey olabilirsiniz ama rezil olamazsınız" demiş şair. bu fotoğrafı görünce aklıma geldi dün Süleyman Toyran hakkında bir sürü laf söyleyen basın bülteni yazarak eleştiren Chp ilçe yöneticileri, il meclis üyeleri bugün rezil olmak bir yana utanmadan birlikte fotoğraf çektirmişler. bari kamuoyundan bir özür filan dileyin diyecem ama demek ki bu ülkede rezil ve utanmaz olmuyorsunuz."



Bu yazıyı yazdıktan sonra yazımdan alınan kişilerden Chp Aydın İl Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Akkentli bir gece beni telefonla aradı. (bu siyasiler gündüzleri çok yoğunlar herhalde ya da çok çalışıyoruz havası vermek mi istiyorlar bilemedim.)



Eleştiri yazımı okuduğunu bu konuda konuşmak istediğini söyleyerek daha önce yayınladığı basın bülteninde yer alan şu sözlerini bana tekrar etti:

“CHP İl Başkanımız Sayın Barkan KALINOMUZ,CHP İl Yönetim Kurulumuz,CHP Aydın Milletvekillerimiz ,Sayın Metin Lütfi BAYDAR ve Sayın Osman AYDIN ,CHP Seçim ve Hukuk İşerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Bülent TEZCAN ,CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan yardımcımız Gökhan GÜNAYDIN ve Genel Sekreterimiz Sayın Bilhun TAMAYLIGİL ile yapmış olduğumuz görüşmelerimizde kesinlikle böyle bir gelişmeden bilgilerinin olmadığını söylediklerini belirtmek isterim.”

(Fatih Akkentlinin basın bültenini buradan okuyabilirsiniz)

Ve ekledi bunların hepsinin kaydı var istersen dinletebilirim dedi. “Gerek yok teşekkür ederim.” dedim ama yanıtımı herhalde yeterli bulmadı ki ekledi: “Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu ile de görüştük onunda böyle bir kişiden ve işten haberi yok. Yaptığımız gürüşmenin kaydı var istersen dinletebilirim” dedi ve ekledi ama “off the record.” tabii ben bunu duyunca biraz şaşırdım genel sekretere kadar herkesle yapılan konuşmayı kayıt etmek ve daha önce bir kaset sıkandalı ile genel başkanı değişmiş bir partinin yeni genel başkanı ile yapılan görüşmeyi yasa dışı olarak kayıt etmek gerçekten cesaret istiyor.

Burada bir parantez açarak “off the record” sözcüğünü bilmeyenler için açıklamak istiyorum. Bu konuda wikipedia ansiklopedisi şunları yazıyor:

Off the record, bir habercilik terimi. Haber kaynağının, gazeteciye kayda almaması koşulu ile açıkladığı bilgidir. Haberin içeriğinde yer verilmeyecek olan bu bilgi, olayın haber üzerinde çalışan gazeteci tarafından etraflıca anlaşılması için kendisine söylenir. Gazetecilik etiği gereği gazetecinin bu bilgiyi açıklamaması gerekir.” (merak edenler için maddenin linkiburada )



Şimdi efendim 'gazetecilik etiği gereği açıklanmaması gereken bir bilgiyi' niye açıklıyorsun diyerek beni suçlamadan önce yazımın devamını okumanızı öneririm.Çünkü gazetecilik etiği benim için çok önemli.



Parentezi kapatıp devam edeyim Fatih Akkentli “istersen dinletebilirim” dedikten sonra ben, yasadışı yapılmış bir kayıtı dinleyerek suç ortağı olmak istemediğim için dinlemek istemediğimi söyledim. Kendi haklılığından iyice emin olmuş olmalı ki “-biz rezil olmadık” dedi. Eh! Murathan Mungan'ın haklı çıkmasına sevindim doğrusu.

Ardından ben ona siyasilerin mal varlıklarını açıklamaları hakkında ne düşündüğünü sordum: “açıklamaları gerekir, ben seçilirsim ben de açıklayacağım” dedi, ben de herhalde ileri için büyük beklentileri var diye düşündüm ama sanırım konuyu tam anlatamamışım aslında 1990 yılında kabul edilen 3628 Sayılı Kanuna göre seçilmişlerin tamamı zaten mal bildiriminde bulunmak zorunda ancak bunların açıklanması kişinin isteğine bağlı.

Neyse bu konuya daha başka bir yazıda gireceğim için şimdilik bir bilgi olarak yazmış olayım. Fatih Akkentli ile telefonda yaptığımız konuşmayı yazmaya devam edeyim;

Bana “Özür” konusunu anlamadıklarını söyledi, tahmin edebiliyorum siyasilerin hiç anlamadıkları ve belkide manasını bile bilmedikleri bir sözcük Özür. “Yanıldığınız için olabilir” diyerek geçiştirdim bir siyasi kişi “Özür”ün ne olduğunu bugüne kadar anlamadıysa benim anlatmam zaten işe yaramaz.

Ve nihayet sürekli “kaydı var dinleteyim” diyor ya ben de merak ederek; “Fatih sen böyle her şeyi kayıt altınamı alıyorsun” diye sordum. Cevap beklediğimden farklı oldu; bana cevap olarak “yıllar önce siyasete başladığı zaman konuştuğu kişilerin sürekli sözlerini inkar ettiğinden” bahsetti ve ekledi “ben de o günden beri yaptığım her konuşmayı kayıt altına alıyorum”

Eh! bu sözler üzerine söyliyecek bir kelime bulamadım “iyi geceler” dileyip telefonu kapattım.

Hiç kimseye güvenmeyerek herşeyi kayıt altına alan bir siyasetçi “vay!” dedim “memleket ne hale gelmiş” öyle ki üyesi olup çalıştığı, il yönetimine kadar yükseldiği, siyasi partinin genel başkanına bile güvenmiyor ve konuşmalarını izinsiz olarak kayıt ediyor. Üzüldüm. Bu sözler üzerine telefonla yaptığımız karşılıklı görüşmeyi düşündüm bu şartlar altında belli ki bizim konuşmamızıda kayıt altına almış oluyordu. Böyle olunca da bana söylemiş olduğu kayıt dışı kelimesinin de bir anlamı kalmıyordu çünkü Fatih Akkentli ile yaptığımız görüşme kayıt dışı “Off the record” bir görüşme değil bizzat kendisi tarafından kayıt altına alınan “On the record” bir görüşme imiş. Bana düşen de bunları yazarak kamuoyu ile paylaşmak oldu.

Konuşmamızın bir yerinde ben siyasette yeniyim sizin gibi ağabeylerden öğreneceğim şeyler var öğretirseniz sevinirim demişti ben bir siyasetçi değilim ama yaşam hakkında var olan bilgim dahilinde bir kaç nasihat vereyim ki bakarsın yararlı olur;

Sevgili Fatih, gazeteciler, suçlarını itiraf edip rahatlıyacağın psikolojik danışman değildirler.Bir suçu itiraf ederek arkasından “off the record” diyerek kendini kurtaramazsın. İyi insanlar, kendilerine itiraf edilen veya bildirilen bir suçu yazmazlar ise suç ortağı olurlar.

Bana sorarsan sen bırak bu kaset işlerini falan, bak bir önceki genel başkanınız Deniz Baykal'ın başını yedi bu işler, yani bunlar tehlikeli sular, dürüst ol, hayatta ve siyasette dürüst olmak her zaman insana para kazandırmayabilir ama vicdanın rahat olur herşey maddiyat değildir.

Umarım bu yazdıklarımdan gerekli dersleri çıkarırsın, Kendine iyi bak. Sevgiler.

22 Eylül 2013 Pazar

Tahinli Pide Üzerine

Bugün Pazar, şimdi pazar pazar nasıl olsa yapacak bir işiniz yoktur. ne yapsam vakit geçirsem diye düşünüyorsunuzdur. siz iyisimi bütün bunları bir kenara bırakın Bozdoğana doğru yola çıkın, Mikadonun pide salonuna gidin (ziraat bankasının karşısında) önce bi az kuru yiyin ama kurunu içine turunç sıkmayı unutmayın -gerçi siz unutsanızda garson hatırlatıyor- ardından pide çeşitlerinden bir tane söyleyin, ben peynirli yumurtalı söyledim -bir porsiyon olsun yalnız ki tahinli için yer kalsın- peynirlinin üzerinde gördüğünüz manda kaymağı ama sizi korkutmasın başka türlü bir kaymak bu öyle ağır falan değil çok güzel yeniyor. ardından tahanlı söyleyin ama kaymaklı demeyi unutmayın, çünkü kaymağı içine koyuyorlar size gelene kadar erimiş oluyor. bu da çay ile iyi gider diye garson uyarıyor, tamam dedim ama ben çaysız yedim, bunlar güzelmiş bir de kıymalı pide yaptırayım diyorsun garsona -o da kendine iş edinmiş gibi; geldiğimden beri tüyolar veriyor ya- "abi fazla gelmez mi?" diyor, adamı ikna ediyorsunuz "yemiyeceğim paket yapıver" diye.
bütün bunları yaptıktan sonra zaten kapıdan çıkarken tekrar ne zaman gelsem hesabı yapmaya başlıyorsunuz. hala evden çıkmadıysanız aşağıdaki fotoğraflara bakabilirsiniz. afiyet olsun :)
meraklısına not: tahinli pideden bir porsiyon yedim malum formumu korumam lazım:)






11 Eylül 2013 Çarşamba

AKP ye karşı ne yapalım?

Her akşam sokağa çıkalım, E5'i kapatalım, yakalım, yıkalım vs.
bence en önemli husus önce aklınızı başınıza alın, Ruhi Su'dan drama köprüsünü dinleyin bakın büyük ozan orada ne diyor;
...
Mezar taşlarını bre hasan koyunmu sandın
Adam öldürmeyi bre hasan oyunmu sandın

evet aklınızı başınıza alın bu işler oyun değil, anladık gençsiniz evde oturmaktan sıkılıyor olabilirsiniz, haksızlığı karşı gelmek için yıllardır aradığınız ortamı bulmuş olabilirsiniz ama öyle zırt pırt sokaklara çıkılmaz, haydi toplanın diyen herkesin toplantısına koşarak gidilmez, sokaklar tehlikelidir, çağıranlar belki başka niyetlidir,  daha fazla insan ölmeden oturup ne yapılması gerektiğini adam akıllı konuşun ondan sonra karar verdiklerinizi yapın, yanınızdayım.

şiirin tamamını okuyun:

Drama köprüsü bre hasan dardır geçilmez
Soğuktur suları hasan bir tas içilmez
Anadan geçilir bre hasan yardan geçilmez
At martini de bre hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda bre hasan dostlar dinlesin

Mezar taşlarını bre hasan koyunmu sandın
Adam öldürmeyi bre hasan oyunmu sandın
Drama mahpusunu bre hasan evinmi sandın
At martini de bre hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda bre hasan dostlar dinlesin















http://www.youtube.com/watch?v=1zY3W2AicsM

Yine Greenpeace Yine Shell Yine Şov

Kuzey kutbunda arama yapacak olan firmalara (ama özellikle ve nedense shell'e) karşı eylem diye basına yansıyan yazıları okuyunca hayırdır dedim nereden çıktı bu şov şimdi.
http://www.sondakika.com/haber/haber-konser-provasini-kutup-ayilari-basti-5044875/
yani girinpis in şovu sevdiğini başkada bir şey yapmadığını biliyorum ama shell takıntısını anlayamadım. haberin linki aşağıda, ayı kostümü giyen girinpisciler shell'in konseri öncesi provaları basıyorlar ve bu görüntüleri basına dağıtıyorlar haberde girinpisci kızımız konuşuyor kuzey kutbunda petrol arama facia diye. şimdi söyledikleri laflar doğru ama yaptıkları iş buna uymuyor. çünkü yine kendi sayfalarından okuyoruz ki shell kuzey kutbunda petrol arama planlarından vazgeçmiş. yani konser provası basılan şirketin kuzey kutbunda petrol aramaları ile bir ilgisi kalmamış, e peki öyleyse girinpis bu provayı neden basmış?
aklıma bir kaç seçenek gelmiyor değil, örneğin

-epeydir medyada yer almadık hadi birşey yapalım,

-ayı kostümlerini aldık şirket petrol aramasından çekildi elimizde patladı şimdi ne yapacağız derken, yav bir eylem yapalım millet nereden bilecek neyin ne olduğunu?

-konsere almazlar bari levent yükseli provada dinleyelim içeri girmek içinde ayı kostümlerini kullanırız.

-dün gece (10-9-2013) herkes Ahmet Atakan için taksimde idi ama biz yoktuk, bişey yapalımda kendimizi çalışıyormuş gösterelim. çevreciyiz ama devlete karşı gelecek kadar değiliz yani...

yani çözemedim sizin aklınıza gelenler varsa sizde yazabilirsiniz. shell kuzey kutbunda arama yapmayacağı halde girinpis shell'in konserini neden bastı?

http://www.greenpeace.org/turkey/tr/campaigns/kuzey-kutbunu-kurtar/obama-shellin-izinlerini-iptal-etsin/

http://www.sondakika.com/haber/haber-konser-provasini-kutup-ayilari-basti-5044875/

9 Ocak 2013 Çarşamba

Söke Belediyesinin İki Birimi Yalan Söylerse Eğer… E Belediye Macerasının Sonu (4.Bölüm)



Önce kısa bir hatırlatma, bundan bir süre önce (14 Aralık 2012 tarihinde) ‘Bir E Belediye Macerası’ başlığı ile belediyenin yaptıklarını eleştiren bir yazı yazmıştım. Bu yazımdan sonra Söke Belediyesi gazetelere bir basın bülteni göndermiş ve ‘sözlerimin gerçeği yansıtmadığını’ söylemişti.
Ben de bunun üzerine 26 Aralık 2012 tarihinde Söke Ekspres gazetesinde “Bir E-Belediye Macerası, Macera Devam Ediyor…(2.bölüm)” ve 03.01.2013 tarihinde “Söke Belediyesi Basın Bülteni Gerçeği Yansıtmıyor. İşte Gerçekler (3.Bölüm) başlıklı iki yazı yazmıştım. (okuyamayanlar ya da hatırlamak isteyenler; http://hayatadair2006.blogspot.com adresine bakabilirsiniz.) 
Bu iki yazıda özet olarak belediye basın bürosu ile bilgi işlem bürosu imzalı cevap yazısının gerçeği yansıtmadığını, kamuoyunu aldatacak şekilde yalan-yanlış bilgiler içerdiğini ve işlerinin belediye çalışmalarını halka duyurmak olan ve ücretlerini söke halkının vergilerinden alan bu iki birimin gerçekleri saklamak için düzenlenmiş sayfalar yaptığını belgeleri ile kamuoyuna duyurmuştum.
Cevap yazısını okumaya devam edeceğiz ama burada bir ara verip aklıma takılan iki soruyu sizlerle paylaşmak istiyorum, ilk soru şu; acaba ilk kez mi böyle yapıyorlar? Biraz üstü kapalı oldu haklısınız açmaya çalışayım;
Belediye basın bürosu ile bilgi işlem merkezi, benim yazımdan önce de kendilerini eleştiren insanlara bana yaptıkları gibi yalanlarla dolu cevap verdiler mi? Korkutmaya uğraşıp hedef göstermeye çalıştılar mı? İnsan ister istemez düşünüyor.
Ben kendilerine ‘işinizi düzgün yapın’ diye bir yazı yazdım, ‘tamam, yapalım’ diyecekleri yerde, ellerindeki çamur kovasını hemen üstüme boca ettiler, elimde belgeler olduğu için bana atmaya çalıştıkları çamur kendi üstlerine yapıştı, gerçek gün yüzüne çıktı.
Ama gerçekten iyi niyet ile işinizi düzgün yapın diye yazan başka insanlara da çamur attılar mı? Acaba diye merak ettim.
Merak ettiğim diğer bir husus ise bu basın bülteni kimin onayı ile yayınlandı, yoksa bu iki birim kendi başlarına mı böyle bir işe kalkıştılar acaba. Merak işte… (du bakalım)
Söke Belediyesi tarafından gazetelere gönderilen “Söke Belediyesinden Tufan Dinarlı’ya Cevap, Başarı Tesadüf Değildir başlıklı basın açıklamasını incelemeye devam edelim,
Bildiğiniz gibi Söke Belediyesinin bana hitaben cevap yazmasının nedeni; 14 Aralık 2012 tarihinde Söke Ekspres gazetesinde yayınlanan ‘Bir E Belediye Macerası’ başlığını taşıyan (hani şu yağmurlu havada yazdığım) yazım, o yazıda e belediye uygulamalarını eleştirmiştim, ancak Söke Belediyesine yaptığım tek eleştiri aslında bu değildi. Yazıdan bir alıntı ile diğer eleştirilerimi hatırlatayım: “Sosyal Demokrat” olduğunu iddia ederek Söke halkından oy alan, seçildikten sonra, “Halk içine çıkmayan, insan yüzüne bakmayan, belediye başkanı nasıl ‘sosyal’ oluyor?” diye sorarak devamında;
“yaşadığımız kentte, şehir içi ulaşım; özel,  şehirlerarası ulaşım; özel, çöp toplama; özel, mezbaha yok dolayısıyla özel, bir tane halk ekmek yok, açlara yemek verecek bir aş evi yok, depreme hazırlık desen hak getire, demokratlık bunun neresinde?”  diye merak ettiğimi belirtmiş ve  “işte ‘sözde’ sosyal ve ‘sözde’ demokrat olan (Söke) belediye başkanı…” diye devam etmiştim. (yazının tamamını http://hayatadair2006.blogspot.com adresinde okuyabilirsiniz.)
Basın Bürosu ve Bilgi İşlem Merkezi isimli iki Belediye birimi bana cevap olarak yazdıkları basın bülteninde bu konulara hiç değinmemişler, acaba diyorum belediyenin iki birimi bu konular da benimle aynı fikirdeler mi? Yoksa Söke Belediye başkanının ‘Sosyal’ ve ‘Demokrat’ olduğunu belirten hatta ispatlayan yeni bir basın bülteni yazacaklar mı?
Gülmeyin, olabilir. Nasıl ispatlayacaklarını ben de merak ediyorum ama mutlaka bir şeyler bulacaklardır, “bir kez aday olacağım” diyen belediye başkanı ikinci kez aday olduğu zaman, belediye başkanı sözlerini tuttu diye gazetelere açıklama yolladılar –ilk aklıma bu geldi- Gerçi bugün için “sözleri gerçeği yansıtmıyor” olabilir ama bakarsınız belediye de değişiklik olur, ne de olsa seçimler yaklaşıyor.
Sonuç olarak;
Artık meclis ve encümen kararlarına gerçekten ulaşılabiliyor.(Aynı zamanda ‘nihayet’ demek gerekiyor çünkü ilkyazımı 14 Aralık 2012 tarihinde yazmıştım, bugün 9 Ocak 2013.)
Bütün bu yazdıklarından sonra ‘Eleştiriye açığız’ diyenlerin, ‘eleştiriye açık’ olmadıkları anlaşıldığı gibi aslında hiçbir eleştiriye tahammül edemedikleri ortaya çıktı.
Ve anlaşıldı ki eleştiriler karşısında özür dileyerek yanlışı düzeltmek yerine bulundukları makamlardan güç alarak halka, halk adına sorular soranlara çamur atmayı, tetikçilik yapmayı gazetecilik zannediyorlar.(şimdi basın meslek ilkeleri, gazeteciler cemiyeti, onların üyesi gazeteciler vs. konularına girmek istemiyorum, o konulara girersem yazı bitmeyecek.)
Ve yine anlaşıldı ki bundan dokuz yıl önce “şeffaf belediyecilik” anlayışı ile yola çıktıklarını iddia edenlerin “sözlerinin gerçeği yansıtmadığı” üç tane yazı ve sayfalar dolusu belge ile ispatladım ve yazdıklarım sayesinde bugüne kadar ‘lafta’ kalan ‘şeffaf belediyecilik’ anlayışı gerçekten, biraz olsun hayata geçti.
(Söke halkı adına güzel bir kazanım, oturdukları makam koltuğunu babasının malı sanan, oradan aldıkları güçle insanlara zart zurt diyerek terör estirmeye çalışanlardan korkumuz yok, kimsenin yazmadıklarını, yazamadıklarını ben yazıyorum.)
Ve aslında Söke Belediye Meclisinin yapması gereken denetimleri Söke de yaşayan bir vatandaş olarak ben yapıyorum. Belediyenin, meclis adına hareket eden ve doğruları söylemesi gereken birimlerinin yalanlarını yanlışlarını düzeltiyorum ama olsun şikâyetçi değilim, elimden geldiği kadar yaparım, belediye meclis üyelerin de ‘şeffaf belediyecilik’ istediklerine inanıyorum, şu ana kadar tepki vermeme sebepleri olarak herhalde yazılarımı gözden kaçırdılar diye düşünüyorum. (‘şeffaf belediyecilik’ anlayışının devam etmesini isteyen okuyucularım http://hayatadair2006.blogspot.com adresinde yer alan bu yazının bir kopyasını tanıdığı Söke Belediyesi Meclis Üyelerine e-posta ile gönderebilir.)
Ve bütün bu yazdıklarıma karşılık olarak henüz –yetkili- hiç kimseden bir “özür dileriz” sözcüğü duymadım. Belediye, basın bürosu, bilgi işlem merkezi vs. hakkında günlerdir yazıyorum ama yetkililerden tık yok, konuyu bilmeyenler, yazılarımda sanki Söke Belediyesinden değil de NASA’nın Marstaki uzay aracından bahsediyorum zannedecek.
Gerçi utandıkları için olabilir ama suskunlukları devam ederse insanlar farklı yorumlayabilirler.
Tufan Dinarlı
Not: Yukarıda sözü edilen yazıların tamamını ve belediyenin yalanlarını ortaya çıkaran belgeleri http://hayatadair2006.blogspot.com adresinde bulabilirsiniz.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Söke Belediyesi Basın Bülteni Gerçeği Yansıtmıyor. İşte Gerçekler (3.Bölüm)



Önce kısa bir hatırlatma, bundan bir süre önce (14 Aralık 2012 tarihinde ‘Bir E Belediye Macerası’)  belediyenin yaptıklarını eleştiren bir yazı yazmıştım bu yazımda ayrıca meclis ve encümen kararlarına ulaşılamadığını belirtmiş ve bu durumu eleştirmiştim. Benim bu eleştiri yazım üzerine Söke Belediyesi gazetelere bir basın bülteni göndermiş ve sözlerimin gerçeği yansıtmadığını söylemişti. Ben de bunun üzerine yeni bir yazı yazmış ve belgeler yayınlayarak onların sözlerinin gerçeği yansıtmadığını açık ve net bir şekilde ortaya koymuştum.
Söke Ekspres gazetesinde 26 Aralık 2012 tarihinde yayınlanan “Bir E-Belediye Macerası, Macera Devam Ediyor…(2.bölüm)” başlıklı yazım da (okuyamayanlar ya da hatırlamak isteyenler için http://hayatadair2006.blogspot.com adresine bakabilirsiniz.) meclis ve encümen kararlarına ulaşılmadığının belgesini yayınlamış ve yazmıştım;
“benim yazım yayınlanınca eksikliği fark ederek düzeltmişler”
Yukarıda belirttiğim gibi yazım yayınlandıktan sonra düzeltmişler, oysaki en baştan benim yazıma “teknik bir sorun olmuş, düzelttik” diye cevap yazsalardı bu konu bu kadar uzamayacaktı.
Ama şark kurnazlığı yaparak hem hatanın bir kısmını düzeltip hem de bu konuyu eleştiren kişiye karşı “sözleriniz gerçeği yansıtmamaktadır” diye bir cevap verilince işin rengi değişti, ben de 2.bölüm de belgeleri yayınladım ve onların “sözlerinin gerçeği yansıtmadığı” ortaya çıktı, umarım mahcup olmuşlardır.
Söke Belediyesi tarafından gazetelere gönderilen ve yayınlanan “Söke Belediyesinden Tufan Dinarlı’ya Cevap, Başarı Tesadüf Değildir başlıklı basın açıklamasını okumaya devam edelim, çünkü hâlen ortaya konulması gereken gerçekler var, şöyle yazmışlar;
“Hem encümen, hem de meclis kararlarına istediğiniz tarih aralıklarında ulaşmanız mümkündür. ”
Yazıma başlarken yaptığım alıntıda meclis kararlarına, benim yazım yayınlanana kadar ulaşılamadığını belgeleri ile ortaya koymuştum, bana verilen cevap ta ise “Hem encümen, hem de meclis kararlarına istediğiniz tarih aralıklarında ulaşmanız mümkündür” diyorlar ama gerçek böyle değil ne yazık ki,
Yalan söylüyorsunuz diyeceğim ama biraz ağır kaçabilir, iyisimi şöyle söyleyeyim; SÖZLERİNİZ GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR. Çünkü Encümen Kararlarına bu yazı yazılana kadar geçen sürede henüz ulaşılamıyor…
Bu sefer bir değil dört tane belge üstelik peşin peşin, İşte;

Belge 1:
Söke Belediyesi tarafından gazetelere gönderilen ve yayınlanan “Söke Belediyesinden Tufan Dinarlı’ya Cevap, Başarı Tesadüf Değildir” başlıklı cevap yazısının yayınlandığı gün encümen kararlarına ulaşılıyor mu diye bakmışım (başarı tesadüf değil ama şaibeli galiba …) ve sonuç Belirtilen Kriterlere Uygun Sonuç Bulunamadı’ yani bana ‘sözleriniz gerçeği yansıtmıyor’ diye cevap yazdıkları gün bile kendi yazdıklarını kontrol etmek akıllarına gelmemiş ve kamuoyuna yalan söylemişler…

Belge 2:
10. ETR ödülü Sökeye verildiği zaman gazetelerde haberleri çıktı, “Söke Bunu Hep Yapıyor” diye gazeteler yazdı, o zaman tekrar encümen kararlarına ulaşılıyor mu diye kontrol etmişim (sizde bunu hep yapıyorsunuz anlaşılan…) sonuç aynı ‘Belirtilen Kriterlere Uygun Sonuç Bulunamadı’




Belge 3:
10.ETR ödülünü aldıktan sonra Söke Belediye Başkanı bir açıklama yapıyor, “bu başarı küçümsenemez” diyor, kimse küçümsemiyor ama başarıyı bir görebilsek diyerek,  bende encümen kararlarına ulaşılıyor mu diye bakıyorum sonuç yine aynı ‘Belirtilen Kriterlere Uygun Sonuç Bulunamadı’ olmayan bir başarıyı büyütüyorlar gibi sanki…


Ve son olarak
Belge 4:
Yılbaşı geliyor ve ben ulaşılamıyor diye yazı yazdıktan 17 gün ve bana cevap yazdıklarından 15 gün sonra yine aynı yazı  ‘Belirtilen Kriterlere Uygun Sonuç Bulunamadı’



Belediyenin Basın Bürosu ve Bilgi İşlem Merkezi isimli iki uyanık birimi, akılları sıra hatalarını düzeltip bir de üstelik bana ‘yalancı’ anlamına gelebilecek şekilde basın bülteni yayınlıyorlar ama yalancının mumu yatsıya kadar yanar, yukarıdaki Belgelerde de görüldüğü gibi belediyenin encümen kararlarına bu yazı yazılana kadar geçen sürede ulaşılamıyor.

İlkyazımı hatırlıyorum, yağmur altında koşarak gittiğim ve belediye binasını yerinde bulduğum yazı, şimdi o yazdıklarımı düşünüyorum da kendi kendime “serap mı gördüm acaba” diyorum. 
Neyse, belgelerde de görüldüğü gibi Söke Belediyesi tarafından gazetelere gönderilen ve yayınlanan “Söke Belediyesinden Tufan Dinarlı’ya Cevap, Başarı Tesadüf Değildir başlıklı basın açıklamasında yer alan; “Hem encümen, hem de meclis kararlarına istediğiniz tarih aralıklarında ulaşmanız mümkündür.” İle başlayan ve ardından “Necdet Özekmekçi Başkanlığı’nda şeffaf bir belediyecilik anlayışı ile (abç.)  yönetilen Söke Belediyesi’nin” diye devam eden cümle ‘yalan’ demiyorum tabi ayıp olmasın diye, şöyle söyleyeyim, yazdıklarınız yaptıklarınız ve de sözleriniz“ GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR”.
-Bu kadar belgeden sonra belediye basın bürosu artık yağmur yağdığı gün ‘Sökeye yağmur yağdı’ dese herhalde kimse inanmayacak, altında bir çapanoğlu arayacak-
Şaka bir yana şimdi burada biraz durup düşünmek lazım, bu kadar yazıp çiziyoruz eleştiriyoruz, “eleştiriye açığız” diyenlerin, “şeffaf belediyecilik” sözünü ağızlarından düşürmeyenlerin iftira atmalarına maruz kalıyoruz ama Söke Belediyesi Encümen Kararlarını hâlen okumak mümkün değil, insan ister istemez düşünüyor, NEDEN? Bir şey mi saklıyorsunuz, şeffaflık derken kastettiğiniz şey yaşadığınız özel asansörlü sırça saraylar mı?
Ve efendim son olarak şunları söylemek istiyorum, Olaya daha geniş, objektif bir açıdan bakacak olursak eğer, Söke Belediye Başkanına bağlı iki birim var, bu birimlerde çalışan ve Söke halkının ödediği vergilerle maaşlarını alan çalışanları var. Şimdi bu birimler; kendilerine yöneltilen “işinizi düzgün yapın” anlamı taşıyan bir eleştiri yazısına bile gerçeği yansıtmayan bir yazı yazarak karşılık verme yolunu seçmişlerse eğer insan merak ediyor bu cesareti nereden ya da kimden alıyorlar diye ve ister istemez insanın aklına bir soru daha takılıyor; Bu iki birimin bağlı olduğu belediye başkanı bu durum karşısında ne yapacak acaba!
Ya da belki de şöyle yazmak gerekiyor; Söke Belediye Başkanı, beni ‘sözleriniz gerçeği yansıtmıyor’ diye suçlayan ama içindekilerin yalan olduğu ortaya çıkan basın bülteni ile bu basın bültenini yayınlayan Basın Bürosu ve Bilgi İşlem Merkezi isimli iki Belediye birimi hakkında ne yapacak.
Ben de merakla bekliyorum ama sanırım öncelikle bir “özür dileriz” sözünü duymayı hak ediyorum. Çünkü herkesin bildiği gibi “basın yoluyla hakaret”in ceza yasasında yeri vardır.

Devam Edecek