30 Haziran 2015 Salı

Çizimler 27

Çizimler hakkında;

Karakalem ile yaptığım çizim çalışmalarım, bu çizimler genellikle A4 boyutunda kağıtlara ve 0.5/0.9 vb. uçlu kurşun kalem ile çizilerek yapılmıştır. çizimler herhangi bir objeye bakılarak çizilmediği gibi herhangi bir objeye de benzetmek gayesi de yoktur.
Çizimlerin doğaçlama bir şekilde yapılmasın dolayı sadece iki boyutludurlar ve 'kendiliğinden' bir şekilde çizilmişlerdir.
Tufan


[tags karakalem,design,pencil, A4 ]

[category Karakalem]



29 Haziran 2015 Pazartesi

Ürdün Petra Antik Kentinde Gece



Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan antik kenttir. Burada yer alan fotoğraflar, Petra antik kentinin simgesi El Hazne (Hazine)de gece yapılan etkinlikte çekilmiştir.

daha fazlası için tıklayınız
[tags ürdün, petra, gece, gece çekimi, antik kent,]




Çizimler 25



Çizimler hakkında;

Karakalem ile yaptığım çizim çalışmalarım, bu çizimler genellikle A4 boyutunda kağıtlara ve 0.5/0.9 vb. uçlu kurşun kalem ile çizilerek yapılmıştır. çizimler herhangi bir objeye bakılarak çizilmediği gibi herhangi bir objeye de benzetmek gayesi de yoktur.
Çizimlerin doğaçlama bir şekilde yapılmasın dolayı sadece iki boyutludurlar ve 'kendiliğinden' bir şekilde çizilmişlerdir.
Tufan


[tags karakalem,design,pencil, A4 ]

[category Karakalem]

28 Haziran 2015 Pazar

Çizimler 24


Karakalem ile yaptığım çizim çalışmalarım, bu çizimler genellikle A4 boyutunda kağıtlara ve 0.5/0.7/0.9 vb. uçlu kurşun kalem ile çizilerek yapılmıştır. çizimler herhangi bir objeye bakılarak çizilmediği gibi herhangi bir objeye de benzetmek gayesi ile çizilmemiştir
çizimlerin doğalama bir şekilde yapılması sonucunda sadece iki boyutludurlar ve 'kendiliğinden' bir şekilde çizilmişlerdir.
Tufan

26 Haziran 2015 Cuma

20 Haziran 2015 Cumartesi

Babanızın Fotoğrafını Çekerken Dikkat Edilmesi Gerekenler - Tufan Dinarlı


Bir Babalar Günü Yazısı


Bir önceki yazımda annenizin fotoğrafını çekerken dikkat etmeniz gerekenleri yazmıştım ve 'anneciğim seni çok seviyorum bir fotoğrafını çekebilirmiyim' dediğinizde mutlaka sonuca ulaşırsınız diye bitirmiştim. Annenizin fotoğrafını çekmek isterken, kız veya erkek çocuk olsun bu lafı söyliyebilirler bir sakıncası yoktur, ama sıra babanızın fotoğrafını çekmeye geldiğinde erkek çocuklar böyle bir şey söyleyemezler,
konuyu biraz açalım;

Kız çocukları babasının fotoğrafını çekmek istediği zaman fazla bir şey yapmalarına gerek yok, sadece 'babacığım senin fotoğrafını çekebilirmiyim?' demeleri yeterli. Babalar, yeteri kadar pozu gerektiği kadar süre boyunca ses çıkarmadan verirler.

Erkek çocuklara gelince, burda işler biraz değişiyor. 'baba! Senin bi fotoğrafını çekeyim?' sözü sakın ha! ve kesinlikle ilk olarak kullanılamaz, bu aşamaya gelene kadar öncelikle yapılması gerekenler var. Çekim yapmadan günler önce babanızı hazırlamanız gerekiyor,

İşte yapmanız ve dikkat etmeniz gerekenler;

Öncelikle 'babacığım' lafı zaten kullanılmaz çünkü ilk defa kullanılacağı için inandırıcı olmaz, hemde erkek adam öyle 'babacığım' falan demez zaten(!)

ikinci olarak dikkat etmeniz gereken yapılacak bütün konuşmaların, hafta içi ve akşam yemek saatinde yapılması gerektiğidir. Neden yemek sırasında da yemekten sonra değil derseniz eğer, şöyle ki; babanız yemekten sonra genellikle elinde uzaktan kumanda ile tv nin karşısına geçer ve büyük bir olasılıkla haberleri izlemeye başlar. Ülkemizde haberlerde gösterilen ölü sayısı babanızın sinirlerin germeye fazlası ile yeter de artar bile. Her ne kadar haberlerde gösterilen ölü sayısı sizin Crysis 3 te bir saatte öldürdüğünüz adam sayısının yanına bile gelmese dahi, babanızın o oyunu oynamadığını -hatta haberinin dahi olmadığını- unutmayın, o ölen insanlara sizin kadar alışık değil ve aynı tepkileri vermeyebilir yani haberleri izlerken üzüntülü ve sinirli olabilir.

Çekime bir kaç gün kala -yemek sırasında- şöyle bir laf söylenir; 'baba, ben fotoğraf çekmeye başladım' (söylenir, işin temsili kısmı aslında laf ağızda gevelenir ama merak etmeyin babalar ne söylediğinizi anlarlar) ve genellikle şu yanıt alınır; 'artismi olcan lan başımıza!' ama olsun ilk engel aşılmıştır. Aslında bu laf, babaların, oğlan çocukları için kullandığı bir sevgi sözcüğüdür.

Bir süre geçtikten sonra babanızla aranızda şöyle bir diyalog geçer, "baba yaaa, senin bi fotoğrafını çekeyim" dersiniz, o da "bizidemi artiz yapcan lan" diye yanıt verir. Sonuç alamazsınız ama babanızın kurduğu bu cümleden yaptığınız işi kabullendiğini anlarsınız.

Bundan sonraki aşamada babanızın gençlik fotoğraflarına bir göz atın ve yaptığı işi öğrenmeye çalışın. Genellikle siz, 'baba, okuldan şu kadar lira istiyorlar' dediğiniz de, o da çıkarıp verdiği için babanızı 'bankamatik' veya yaygın bir ifade ile 'babamatik' sanıyor olabilirsiniz. Ama yanılırsınız onunda bir gençliği ve şimdi yaptığı bir işi vardır. Sabah evden çıktığında iş yaptığı yere gidiyordur, orasının neresi olduğunu araştırabilirsiniz. (bunun doğrudan fotoğraf çekimiyle bir ilgisi yok gibi gelebilir ama bu bilgi ileride işinize yarayacak.)

Diğer aşamaya geldik, yedek güçleri devreye sokun. Yani babanızın fotoğrafını çekebilmek için annenizden yardım isteyin. Gündüz çekim konusundan annenize bahsedin ve o akşam yemek sırasında (evet yine bir akşam yemek sırasında haberler başlamadan önce) annenize kaş göz işareti ile konuyu hatırlatmasını söyleyin. O da 'bey, bi poz verde oğlan çeksin' der. Yanıt olarak babanız homurdanabilir (Gördüğünüz gibi tepkileri yumuşadı) sonuç çıkmaz ama epey yaklaştınız demektir.
Ne işle uğraştığını öğrendiğiniz için başka bir akşam, bir ara yine laf arasında "baba işler nasıl yavv" diye bir soru sorun ve ekleyin "ekonomi kötü falan diyorlar gazetede okudum" bu iki cümlenin yapacağı etkiyi hemen farkedeceksiniz zaten, babanız sizin büyüdüğünüzü ve ekonomi ile ilgilendiğinizi vs.vs daha pek çok şeyi düşünecek ve sizinle gururlanacaktır. Ama bir ihtimal çekim işi yine olmadı diyelim.

Ve son çare; epey uğraştınız ancak yine de sonuç alamadı iseniz artık son çareye başvurmaktan başka yol kalmamış demektir, evet son çare olarak 'maalesef' babanıza iltifat edin. Oğlan çocuklar için "babaya iltifat et" cümlesinin ne kadar 'korkunç' anlama geldiğini biliyorum ama unutmayın son çareye geldiniz. Ancak iltifat ederken de dozunu iyi ayarlayın yukarıda belirttiğim gibi 'babacığım' falan gibi lafları sakın kullanmayın inandırıcı olmaz. Şöyle bir söz söyliyebilirsiniz mesela "baba yaaa, sen gençliğinde çok yakışıklı bir adammışsın" falan veya bir konu hakkında fikrini belirttiği zaman 'haklısın yavv.' deyiverin.

Merak etmeyin babanıza iltifat etmenin size bir zararı olmaz fazladan babanızın fotoğrafını çekersiniz.

Tüm babaların günü kutlu olsun

daha fazlası için bakınız;
Hayata dair yazılar 

ve
Fotoğraf üzerine yazılar





16 Haziran 2015 Salı

Gül ile Erdoğan arasında meğer neler olmuş neler? - MURAT YETKİN


Ahmet Sever "Abdullah Gül ile 12 Yıl" kitabı ile AKP'li yılları içeriden yazan ilk kişi oldu. Bakalım onun açtığı kapıdan kimler geçecek? Ortaya çıkması gereken o kadar gizli iş oldu ki bu süreçte...
"Cumhurbaşkanı Gül, hükümetin genelde dış politikasını, özellikle de Suriye ve Mısır politikalarını doğru bulmuyordu. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun, sanki Türkiye'den çok Mısır ve Suriye'nin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı gibi davranarak çok ileri gittiğini, bunun  Türkiye'nin menfaatlerine de aykırı olduğunu, kantarın topuzunun kaçtığını düşünüyordu.
Bunu Davutoğlu'nun yüzüne de birkaç kez söylemişti."
***
Bu paragraf meslektaşımız Ahmet Sever'in bugün piyasaya çıkacak "Abdullah Gül ile 12 Yıl" kitabından bana en çarpıcı gelen bölümlerden birisi.
Sever, AB konularında yıllarca uzman gazeteci olarak başarılı bir meslek çizgisi ardından Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Abdullah Gül'ün basın danışmanı olarak 2002-2014 arası tam 12 yıl çalıştı; sonra da bu kitabı yazdı.
***
Yukarıdaki paragrafa göre Dışişleri Bakanı Cumhurbaşkanı'ndan, Başbakan ile birlikte Türkiye'nin çıkarlarına zarar getirecek şekilde başka ülkelerin dışişleri bakanı ve başbakanı gibi davrandığını söylüyor, bu ağır suçlamaya rağmen hükümet bildiği yolda gidiyor.
Bunu da biz Türk Dış Politikası Suriye çizgisi nedeniye 2 küsur milyon mülteci ve sınırımıza dayanmış IŞİD belasıyla ne yapacağımızı şaşırmış haldeyken Sever sayesinde öğreniyoruz.
***
O günün Dışişleri Bakanı Davutoğlu bugün Başbakan ve bu paragraf kuşkusuz ona cevap hakkı doğuruyor.
Ancak ortada bir sorun var.
Sever, bu kitabı yayınlanmadan önce 11. Cumhurbaşkanı Gül'e okutmuş.
***
Zamanında Cüneyt Arcayürek büyüğümüzün –ki acil şifalar diliyoruz- 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den kaçırarak yayınladığı anılar gibi değil yani.
Kitap Gül'ün bilgisi ve oluru altında yayınlanmış.
***
O kadar ki Gül, Sever'den yayıma hazır hale gelmiş kitabı 7 Haziran seçimlerinden sonra yayınlamasını rica etmiş, o da uymuş.
Gül, 7 Haziran'da AK Parti'nin istemediği bir sonuç çıkarsa kendi dönemini anlatan bu kitabın suç atma vesilesi olmasını istemiyordu belli ki. Nitekim Sever'in kitabı AK Parti'nin Meclis çoğunluğunu kaybedip koalisyon görüşmelerine başlanacağı bir sırada piyasaya çıkmış bulunuyor.
***
Sever'in kitabı, bir kısmı bugüne dek duyulmamış, bir kısmı da söylenti olarak duyulup gün yüzüne çıkmamış pek çok örnek veriyor.
Bana çarpıcı gelenleri tahlil etmek üzere aktaracağım.
Ama bunlara, bence kitabın ana fikri olan, Gül'ün yayımına izin vermesinin sebebi sayılabilecek şu cümle çerçevesinde bakmanın faydalı olacağına inanıyorum:
"Kurduğu parti değişmiş, başka kimliğe bürünmüştü, artık partisini tanıyamıyordu."
***
Kitaba göre, Erdoğan ve Gül arasındaki çelişkilerin 2010 Anayasa halk oylamasında yüzde 58 destek alınması, ardından Erdoğan'ın 2011 seçimlerinde yüzde 50 desteğe ulaşması ile birikmeye başladığı anlaşılıyor.
Sonra üç kırılmanın yaşandığı söylenebilir.
Baştaki örnekte dış politika konusundaki derin çelişkiyi aktardık, ama kırılmaların tamamı iç politikaya dair.
***
Birincisi, 2012 Ocak ayında AK Parti'nin hazırladığı cumhurbaşkanlığı seçimi yasasında, Gül'ün Anayasa hükmüne rağmen ikinci defa aday olamayacağını yazması olmuş.
"Neyse ki" Mart ayında CHP Anayasa Mahkemesi'ne baş vuruyor, o madde iptal ediliyor ama o süreçte, kurucusu olduğu parti tarafından devre dışı bırakılıyor olmasının ve özellikle AB Bakanı Egemen Bağış tarafından yapılan çıkışların Gül'ü yaraladığı anlaşılıyor.
Sever'in Gül adına Bağış'a cevap vermesiyle başlayan tartışmanın Erdoğan'ın Gül'den Sever'in işine son vermesini istemesine dek vardığı, ancak Gül'ün basın danışmanına sahip çıktığı görülüyor.
***
İkinci kırılma, Gezi Parkı protestoları sırasında Mayıs-Haziran 2013'te yaşanmış.
Polisi göstericilerin üzerine tam güçle gönderip göndermeme konusunda eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasında nasıl kaldığı ve sonra nasıl Başbakan'ın dediğinin olduğu ayrıntılarla anlatılıyor, gerçekten okumanızı tavsiye ederim.
Fonda, on kadar arkadaşını alıp babasına çıkan, Gezi protestocularına anlayışla yaklaşılmasını isteyen Gül'ün oğlu Mehmet'in farkı var. (Babadan babayaya, oğuldan oğula ne kadar fark olabiliyor, değil mi?)
Neticede Bülent Arınç'ın istifasının da Gül tarafından önlenebildiği ilk defa bu kadar açık yazılıyor.
***
devamı için tıklayınız


Gül'ün müdahalesi oldu mu, Erdoğan'a mesaj mı verildi; Ahmet Sever canlı yayında kitabını anlattı




Gül'ün müdahalesi oldu mu, Erdoğan'a mesaj mı verildi; Ahmet Sever canlı yayında kitabını anlattı
Medya ve siyaset gündemine damga vuran 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 12 yıl başdanışmanlığını yapan ve bu dönemi yazan Ahmet Sever'in "Abdullah Gül ile 12 Yıl" isimli kitabı tartışılmaya devam ediyor.

"Gül'ün kitaba müdahalesi oldu mu, siyasete girmek için bir mesaj mı verdi?.. Kitabın çıkış tarihi neden şimdi, gelen tepkilerden korktu mu?"

Ahmet Sever, bidebunuizle.com'un YouTube üzerinden verdiği canlı yayında gazeteci Yavuz Oğhan'ın sorularını yanıtladı.

Ahmet Sever'in gazeteci Yavuz Oğhan'a verdiği video röportaj şöyle:
...
izlemek için tıklayınız







Fwd: Abdullah Gül'ü bir başka anlatıyor - Akif Beki




-------- Forwarded Message --------
Konu: Abdullah Gül'ü bir başka anlatıyor - Akif Beki
Tarih: Tue, 16 Jun 2015 15:55:14 +0300
Kimden: fotoobjektif <fotoobjektif@yandex.com>
Kime: Gazete Arşiv <jowe006bive@post.wordpress.com>



BAŞDANIŞMANI Ahmet Sever'in, sabık Cumhurbaşkanımızı anlattığı bir kitap çıktı. "Abdullah Gül'le 12 Yıl" adını taşıyor.
Henüz tamamını okuyamadım. Okuduğum kadarıyla ana fikri şu: Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan'ın iyi huylu, güzel ahlaklı, dürüstlük timsali olan tarafı. Eksikliklerinin tamamlayıcısı...
Fakat her nasılsa keramet Erdoğan'daymış gibi gelişti olaylar. Gül'ün erdemleri hasbelkader ona mal edildi. Nitekim Gül sahneden çekilince çıplak gerçek de ortaya çıktı. Varlığının kıymeti ancak yokluğunda fark edilen bir bahtsız siyasetçi olarak karşımıza çıkıyor Gül.
Ahmet Sever de yenmiş hakkını Gül'e iade görevine soyunuyor. Kitap için, Gül'ün kuyruk acılarının toplamı da diyebilirsiniz yani.

*  *  *

AK Parti'nin övgüye değer ne kadar icraatı varsa Abdullah Gül'e borçluyuz. Ne kadar yerilecek işi varsa sorumlusu Tayyip Erdoğan. Gül en birinci reformcu, en süper vizyoner, en şampiyon özgürlükçü, en faziletli demokrat, hep en en en... Erdoğan ise hep onun yancısı. Ne biliyorsak tersi yani.
Bu gerçeği kavratmadan patronunu allayıp pullayamazdı tabii Ahmet Sever.
Erdoğan'la arası bozulan herkese yakınlık gösterilerek, küstürdüklerine kucak açılarak, döktükleri toplanarak, hatalarından yararlanılarak yapılmış bir siyasi kariyer var kitapta. Erdoğan'ın aksine, herkesle iyi geçinmeye, kimseyle kötü olmamaya dayalı bir kariyer. Budur Sever'in buzluktan çıkarıp önümüze koyduğu nevale.
Gül'ün o dönem cömertçe dağıttığı mavi boncukların bir kısmını, artık gözden ve kuvvetten düşmüş muhataplarından da geri alıyor bu arada. Örneği; Zaman gazetesine sürmanşet olan sözleri...
Meğer gazeteci tutuklamaları karşısında 'Umarım hiçbir gazeteci mesleğini başka amaç için kullanmaz' falan dememiş Gül. Sözleri çarpıtılmış. Fakat o günün iletişim teknolojisi bu kadar gelişmediği için düzeltme imkânı bulamamışlar. Biz ancak şimdi öğrenebiliyoruz bunu.

* * *

Tayyip Erdoğan kararsız, zayıf iradeli. Abdullah Gül dimdik ve dirayet sahibi. Tayyip Erdoğan karnından konuşur, Abdullah Gül açıksözlü, dobra. Tayyip Erdoğan tahammülsüz, Abdullah Gül hoşgörü abidesi vesair...
Hikâyeyi baştan sona yanlış biliyormuşuz. Daha dün gözümüzün önünde olup bitenlerin içyüzü bildiğimiz gibi değilmiş. Asıl karakterle yan karakterin yer değiştirdiği bambaşka bir hikâye anlatıyor bize Ahmet Sever.
Nasıl yani demeyin... Suçu hep başkasına atan, kabahati hep yanındakinin üstüne yıkan bir kahraman gördünüz mü siz?

Koltuk gitti satışlar başladı
...
devamı için tıklayınız